19 Haziran 2009 Cuma

Süpergiller

Ali, üniversiteyi başarı ile tamamlamış, iş bulma derdinde olan bir gençti. Oldukça temiz, saygılı ve son zamanlarda bulamayacağınız dereceden efendi bir gençti. Ayla ise varlıklı bir ailenin tek kızıydı. İkisi, komşu olduklarından mütevellit çocukluklarını birlikte geçirmişlerdi. Ayla biraz garip bir kızdı, tabi "o zamanlar" için bu durumu gariplik olarak sayılıyordu. Ali ise Ayla'nın tüm kötü yanlarını bir kenara bırakıp, onu olduğu gibi sevebilmişti. Temiz çocuktu Ali...

Sonra zaman geçti, ilerledi... Büyüdüler, Ali askerliğini yapıp iş buldu. Daha sonradan, Ayla'ya açılarak, evlenmek istediğini dile getirdi. Ayla'nın da gönlü vardı Ali'de.. Anlaştılar. Hoşlanmışlardı birbirlerinden, zaten çocukluklarını birlikte geçirmişlerdi. Güzel kızdı Ayla... Ali'nin aklını başından alalı uzun zamana geçmişti.

Ali durumu babasına anlattı. Annesi zaten biliyordu Ayla'yı sevdiğini... Mahmut Efendi, Ali'nin babası, emekli memurdu. Bugüne dek haram nedir bilmeden çalışıp, alnının akıyla çocuklarını büyütmüş, iyi bir eş, iyi bir baba olmuştu. "Madem öyle, gidip isteyelim o halde. Tabi kızında gönlü varsa..." Dedi iyice düşünüp taşınıp kararını verdikten sonra. Ali sevinçliydi Ayla'ya haber verdi, o da ailesine...

Ayla'nın ailesi, mahalledeki ailelere göre biraz daha farklıydı. Ayla'nın bir erkek kardeşi vardı, henüz genç, on beş yaşlarında, lise çağlarında. Mehmet idi adı. Babası Cevat Bey ise, emekli Süper kahramandı. İşte Ayla'nın garipliği de buradan geliyordu...

Ayla durumu babasına açıkladığında, Cevat Bey'in içi rahattı. Bir çok kimseler istemişti Ayla'yı, henüz genç olsa da, bir çok kişi talip olmuştu. Lakin, Cevat Bey'in içinde bir huzursuzluk vardı. Bugünlerde kız büyütmek kolay mesele değildi, çevrede onca it çakal, rahatsız ediyordu yavrucakları. Maddi açıdan sorunu yoktu Cevat Bey'in, devlet maaş bağlamıştı ona. Yaptığı işlerden ötürü, Gazi bile sayılabilirdi.

Gün geldi çattı, akşam oldu. Ali telaşlıydı, annesine sürekli bir şeylerin yolunda olup olmadığını soruyordu. Berber en kıyak tıraşını yapmıştı Ali'ye. Mahmut Bey balkonda, cigarasından bir nefes çekerken, oğlunun nur yüzünü gördü aşağıda. Necibe Hanım, geçen bayram aldıkları takımı ütüleyip, hazırlamıştı bile. Oysa, kız evinde hiç telaş yoktu. Cevat Bey, her zamanki gibi gazetesini okuyor, Ayla etrafı derleyip toparlamıştı. Mehmet bilgisayarın başında, vakit geçiriyordu.

Kapının önüne geldiklerinde, Ali'nin temiz yüzünü boncuk boncuk terler kaplamıştı. Zile bastıklarında, Ayla kapının önündeymiş gibi hemencecik açıverdi kapıyı. Pekte güzel olmuştu Ayla, Ali bir kez daha aşık olmuş gibiydi. Mahmut Efendi bir can sıkıntısıyla ayakkaplarını çıkarıp, içeriye girdi. Hemen arkasından Necibe Hanım. En son ise Ali...

Eller öpüldü, başlara konuldu. Ali ile ailesi, üçlü koltuktaki yerini aldı. Herkesin yüzünde bir gülümseme vardı, Mahmut Efendi'nin dışında. Rahatsız olmuştu Mahmut Efendi nedendir bilinmez... Mehmet can sıkıntısıyla etrafına bakınıp, salondan kaçmak için fırsat arıyordu. Annesi dirseği ile Ayla'yı dürttü. Şeker ile kolonya...

Ayla; Ali'nin en pahalısından seçip, özenle paketlettirdiği şekerlemeleri yerinden hiç kıpırdamadan karşıdaki sehpahanın üzerinden alıverdi. Söylemedik değil mi? Ayla'nın zamanıyla deri hastalığı dedikleri bir durumu vardı. Lastik gibiydi kızın vücudu, kolları kemik yokmuş gibi uzuyordu. Vücudu fazlasıyla esnekti. Bir vakitler Cevat Bey kızını Jimnastik'e yazdırsa da, spor hocaları kızın durumunu kabul etmeyip, adil olmadığından çıkarmıştılar takımdan...

Mehmet bir hızla koşup içeriye gitti geldi. Ali göz açıp kapamıştı ki, oğlan yerinde duruyordu. Şaşkındı Ali, Mehmet mahallenin futbol takımında kaptandı gerçi ama bu kadar da hız olmazdı hani. Cevat Bey öksürüverdi uyarır gibisinden, Mahmut Efendi usulca kaldırdı başını zoraki gülümsedi.

"Nasılsınız Mahmut Bey?"
"Hamdolsun çok şükür, sizi sormalı Cevat Bey..."
"Sağolun iyiyiz bizlerde.."
"Ayla kızımızda pek güzel olmuş bugün..." Diye girdi söze Necibe Hanım.
"Ali Beyoğlumuzda pek yakışıklı maşallah..." Diye ekledi Ayla'nın annesi...
"Oğlumuz ne iş yapıyor?" Diye sordu hemen ardından Necla Hanım, Ayla'nın annesi..
"Gazetecilik..." Dedi Ali kendinden emin...
"Clark Kent gibi yani? Pek iyi, pek iyi... Bizim oğlanda Starks'ta staja başladı. Hayırlısı olsun ya..."
"Buyur?" Deyiverdi Mahmut Bey, şaşkın şaşkın...
"Gazeteci, Clark Kent, Süpermen..." Dedi Cevat Bey, o da şaşırmıştı. Bilmiyor olabilir miydi ?
"Yok efendim, normal gazeteci bizim oğlan..." Dedi Mahmut Bey, sıkıntısı bu yüzdendi işte.
"Aa.. Anladım." Dedi Cevat Bey, severdi Ali'yi. Temiz çocuktu Ali... Ama gel gör ki bu devirde...
"Bilirsiniz pek severiz biz Ali oğlumuzu ama bu dönemde yaşam pek zor, böyle ek işle, olmaz ki." Diye ekledi, severdi dedim ya Ali'yi... Ama kızını daha çok severdi. Mutlu olsun isterdi...

Dayanamadı Mahmut Bey, oldum olası kıskanmıştı zaten Cevat Bey, biliyordu bugünlerin geleceğini. Ayağa kalktı, "Bak beyim! Sana iki çift lafım var..." Dedi, oysa Cevat Bey hazırlıklıydı zaten. Sakin bir hâl içerisinde, anlayışla karşıladı Mahmut Bey'i... "Yorma kendini Mahmut Efendi..." Dedi, "Ben aklını okudum zaten." Diyerek gülümsedi.

"Yürü hanım gidelim..." Dediği gibi kapıdan çıkması bir oldu Mahmut Bey'in.. Süper kahraman değildi lakin böyle bir durumda, 100 metreyi 8 saniyede alırdı Mahmut Amca. Onca yıl ter dökmüş çalışmış, çocuğunu büyütmüştü. Alnının akıyla işinden emekli olmuş, çocuklarına haram lokma yedirmemişti.

Ali'nin yüzünde bir buruk ifade, kapıdan çıkarken Ayla ağlamaklıydı. Böyle mi olacaktı sonları? Herkes şanslı doğmuyordu artık...

"Sana bu çocuğu bir kimyasal batırıp çıkaralım dedim değil mi?" Diye yankılandı Necibe hanımın sesi boş sokakta, Mahmut Bey ise "tövbe" çekip duruyordu...

Bu yıllarda 'normal' olmak zor zanaattı efendim, zor zanaat...

Dipnot: Bu yazıda geçen, tüm isimler, kişiler ve kuruluşlar, tamamen hayal ürünüdür. Clark Kent ve Starks isimleri ise çeşitli Süper Kahraman filmlerinden alıntılanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder