29 Aralık 2009 Salı

Random Words




Merhaba yeniden, ben geldim. Yine bir şeyler yazacağım ve okusunlar diye bu yazıyı facebook'a aktardıktan sonra (ki bunu bile otomatik yapıyor blogger, o denli üşengecim.) okusunlar diye insanları bu yazıya etiket edeceğim. Edeceğim ki okusunlar, okunmuşluğu olsun yazının diye. Facebook hesabı olmayan insanlar için üzgünüm, kusura bakmayın.


Farmville oynamayı bıraktığımdan bu yana bir boşluk oluştu gitti, internette yapacak bir şey bulamaz oldum. İnsanlara;
"Bırakın olm artık oynamayı." dememe rağmen, insanları sardı ki vazgeçilmezlerden biri oldu. Şaşırtıcı bir şekilde, değişken yapısıyla insanlara kendisini oynattı. Kararlığı ve başarısından dolayı takdir ettim Farmville'i yapanlardan... İtiraf etmeliyim ki, kendi tarlamı, tapanımı bir kenara atalı çok olsa bile bazen kaçak kaçak, kız kardeşimin tarlasını düzenliyorum. Görselcisi benim kendisinin... Başarılı da üstelik oyunda. Para biriktirmek konusunda ise benden daha yetenekli, yakında Villa alacağız kısmetse.

Milletin notlarına etiket olduğumda seviniyorum aslında. Her ne kadar çoğu zaman benim adım geçmese bile, hatırlanmış olmak insanı mutlu ediyor, tatmin ediyor, köşelendiriyor vesselam.
Bknz: Hazar'ın notları... Hele ki, biri sırf senin için bir not yazmışsa, öf öf öf.. Bknz: Tufan'ın notları... Bununla birlikte yine o milletin eklediği Wall Photos'ta taglenmişsem de aynı hissiyat içerisine giriyorum. Bknz: Murad'ın resimleri...

Yalnızca maaş günlerinde mutlu olduğum bir işte çalışıyorum. Aslında, işimi başarılı bir şekilde yerine getirdiğim zamanlarda mutlu oluyorum ama iş çıkışı; "Yarın yine gideceğim lan." diyerek tüm o paydosun tadını kaçırıyorum, kendi hevesimi baltalıyorum, piç ediyorum. Üstüne üstlük, iyi gitmeyen hava şartlarına doğru orantılı olarak bozulan işler sebebi ile yeni yıla işsiz girme ihtimalimi düşünmüyor da değilim.

İş konusunda yazacak çok fazla şey olmasına rağmen, bazı şeyleri dillendirmemek gerek derim. Zaten, iş yerinde sevdiğim, değer verdiğim iki kişi var ki, o kişilerden biri de Sensei'mdir. Zaten işten ayrılırsam da, bana koyacak tek şey kendisinin sohbetinden mahrum kalmaktır.

Ek: Bu bir yalakalık, yağlama, dillenme veyahut ne derseniz işte. "Değildir." Kendisi de böyle bir şey olmayacağını bilmektedir. xD

Gel gelelim, maaş günlerine. Pek güzel günler onlar ey dost. Maaşı aldığınız anda, gördüğünüz bir elektronik eşyayı, kitabı veyahut bambaşka bir şeyi edinme dürtüsünü bastıramazsınız. Maaşı almışsınızdır ve o parayı henüz sıcaktır. Çoktur, sonrasında az yerim ama olsun dersiniz. İşte o zaman ay sonunda beş parasız kalmak ne demektir görürsünüz. Yine de uslanmayacağım sanırım, çünkü bu maaşı aldığımda da gidip bir şeyler alacağım. Durmaksızın... Umarsızca... Fütursuzca... Alışveriş çılgınlığına kapılıp, gözümü açtığımda Noel Baba'nın hediye çuvalı kadar özgüvene sahip olacağım.


Biliniz ki; Bir alışveriş merkezinden, yeni bir elektronik eşya, yeni bir elbise, yeni bir kitap değil. Yalnızca ve yalnızca; Özgüven satın alırsınız. Bu bir
'gerçektir.'

Akşamlarım çok boş geçiyor. İş çıkışında eve gidene kadar geçirdiğim süre belki de en az sıkıntı veren süre diyebilirim. Yolda yürürken önüne değil de, yere bakıp hayal kuran tiplerdenim. O sebeple, eve ne kadar sürede geldiğim hakkında bir fikrim yok. Olmasında zaten...

Forumlar, yorumlar, okunması gereken bloglar derken. Zaten geceyi getiriyorum lakin işte o süredir ki, tüm o yazıların okunduğu süre... Bazen vakit kaybı gibi geliyor. Lakin, bu işlemlerin dışında bir aktiviteye giriştiğim takdirde, kum adam çok pis gelerek gözlerime kum serpiyor. Sonra bir bakmışsın ki, mağazanın girişindesin içeriye adım atıp gün boyu sırıtıyorsun.


İnsanları daha az garipsemeye başladım. Belki de bir müddetten sonra sikilen, evet sikilen, beyin hücrelerim yüzündendir ama o kadar çok insanla uğraşmaktan artık gerzekçe espriler, davranış bozuklukları sergilemeye başladım. Elimdeki elbise askısını, önümde duran genç bir kızın kafasında parçalamak, nebleyim
(böyle bi oku hele bak çok güzel telaffuzu oluyor.) beeeyle (bunu da öyle oku. Ama en ortadaki e'yi vurgula.) bi garip oluyorum ben. Yok hayır piskopat değilim lakin iyi dinlememekte kararlı gibiyim. Yok abicim ne yapayım, eğer iyi dinlenirsem tüm sosyalliğimi bir dirhem etkinliğimi piç ediyorum. Zaten, günde 8 saatten fazla uyuyan insan eşşektir demiyorlar mı? E bizde uyguluyoruz işte. Hem artık kendi kendime kalkmayı öğrenmeye başladım ben...

Şöyle bir düşündüm son olarak, 'Yazmayı unuttuğum bir şey var mı ?' Diye.. Sonra farkettim ki, Blog benim anasını satiim... Yazar yazar dururum kendim kendime. Neyse hadi, kapatayım da çok yazmasın...


Ne olacağını senden önce gördüm!
Aptal sayılmam!!!
/ CP dinleyin, dinletin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder