7 Mayıs 2009 Perşembe

Yavaş Çita

Solgun bakışlı genç çocuk... Kaşları hep çatıktır. Nadiren gülümser, zoraki olarak güler. Gözleri hep yere baktığı için, kamburu çıkmış gibidir. Gülümsemeye alışkın olmayan yüz kasları, gülmek zorunda kalınca fazlasıyla kasılır, dudaklarının kenarlarında yaralar açılır, ağzı biraz daha genişler...

Pek fazla konuşmaz, eğik başıyla çatık kaşlarının altından bakar dünyaya. İçten bir şekilde gülümsediğinde, göğüs kafesinin altındaki o 'hissi' unutur. Yüzü gülmese de, gözlerinde o mutluluk parıltısı olmasa da, kalbinde bir rahatlama vardır.

Gülümsemez, çünkü gülümsemek yakışmaz ona. Kahkahalar ise çirkinleştirir kırışıklarla dolu yüzünü. Bu yüzden mutluluğu, hep bir sonrakine erteler.

Oysa sorunları, bir incir çekirdeği dolusu kadar, suskunluğu doğal, intihâra meyilli olmayıp kimselere karışmadan, arka sıralarda oturup resimler çizer sayfaları sararmış defterinin yapraklarına. Önce çay bardağına benzer bel belirir, sonra kalçalar ve göğüsler, bacaklar ve ayaklar... Muntazam bir şekilde ölçüp biçildikten sonra, çizgiden kuklasının başını oturtur yerine...

Gözleri ve dudakları belirlemek için kulakları çizer. Saçlar, kulakların yanından siyah bir sel gibi akar. Küçük ve dolgun dudaklar yerleşir yüze, ardından parlak cam kürelere benzeyen iri gözler belirir yüz denilen bölgede. En sona ise minik bir burun kalır, güzelliği tamamlayan...

Kız gerçektir...

Daima gülümseyen zeki kız... Kaşları nadiren çatılır. Her zaman gülümser, kahkahaları ile şenlenir dünya. Gözleri yıldızların altında parlak, başı bulutlara değer. Öyle biçimlidir ki yüz hatları, üzüldüğünde ya da isteyerek bile olsa çirkinleşemez. Her gülüşünde bir kiraz çiçeği açar dudaklarının kenarında...

Sözcükleri özenle seçermiş gibi, her cümlesi dinleyeni meraklandırır. Parlak gözleri ile bakar dünyaya. İçten bir şekilde gülümsediğinde, gözlerinden etrafa ışıklar saçılır. Karanlıkta kalanları aydınlatır, yalanları açığa çıkarır ve kötülükleri uzaklaştırır.

Üzülmez kolay kolay, çünkü başarılarla dolu hayatında, hatalara yer yoktur. Kahkahalarının çınladığı sokaklarda, insanlar sorunlarını unutur.

Oysa büyük sorumlulukları vardır hayatını kaplayan. Her zaman çalışır ve başarır. Fakat, başarısı bir başka engelin müjdecisidir çoğu zaman. Bu yüzden ön sıralarda oturup, ders dinlemek zorundadır. Notlar alır bembeyaz defterinin yapraklarına. Hep bir formül, bir dipnot ve önemli noktalar yazılıdır.

Harfler birbirini kovalayıp durur, çizgili sayfalarda. Sayılarsa bitmek bilmeyen savaşlarını verir, defter yapraklarının kareleri üzerinde. Formüller en önem arzeden noktalarda siper alır. Sözcükler silahlanıp, bir sonraki cümleyi destelemek için beklerler...

~SoN~

Yıllar Sonra...

Dişi Aslan, kendine bir sürü bulup yaşamına devam eder. Geride, körelmiş pençeleri ile asık yüzlü bir Çita ve ağaç kabuklarına kazıdıkları kalır...





1 yorum:

  1. Devamlı en arka sıralarda resim çizen ben ve en ön sıralarda ders dinleyen sevgili(!) sınıf arkadaşlarımı hatırlattı bana bu. :D

    YanıtlaSil